Güney Amerika her hâliyle ilginç bir kıta. Tutku ve coşku kıtanın kimliğini oluşturuyor. Kaosu da içinde barındırıyor fakat bu durum çok da sorun teşkil etmiyor; kıtanın atmosferi kaosa göre şekil alıyor. Hâliyle kıtanın en ön önemli futbol organizasyonu olan Copa America da bu özelliklerden besleniyor ve kıtanın ruh halini yansıtıyor.
Copa America’ya kıta dışından takımların davet edilmesi alışıla gelmiş bir durumdur. 2001’de bu takımlardan biri Kanada’ydı. Fakat Kanada turnuvaya gelmekten son anda vazgeçti. Tıpkı Arjantin gibi. Sebepler oldukça mantıklıydı. İki takım da, oyuncularının Kolombiya mafyasından tehdit aldığını öne sürmüş ve o yüzden turnuvaya gitmekten vazgeçti. Kanada da bu olay pek yankı bulmadı ama Arjantin halkı federasyonun kararından memnun kalmadı. Bir Güney Amerikalı için ucunda ölüm de olsa gidip futbol oynamak gerekiyordu. Yine de Arjantin turnuvaya gitmedi ve yerlerine bir başka mavi-beyazlı takım davet edildi; Honduras …
Honduras’ı bilirsiniz; futbol tarihine bir savaşla geçmiş ve üzerinden yıllar geçse de hâlâ o savaşla hatırlanır. En büyük sportif başarılarından biri olan 2001 hikâyesi ise tüm bunların yanında göz ardı edilir. Oysa bir sinema filmine dönüşebilecek kadar ilgi çekici.
Eğer bu anlatacaklarımız bir sinema filmi olsaydı, ilk sahne bir uçakta geçebilirdi. Honduras Milli Takımı, organizatörlerin geç gelen davetini kabul ettiklerinde turnuvaya çok az süre kalmıştı. Oyuncu grubunu hemen topladılar ve ilk maçtan saatler önce turnuvanın düzenleneceği Kolombiya’ya uçtular. Üstelik öyle sıradan bir uçak da değildi; Kolombiya Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçakla yolculuğa çıktılar. O güne kadar futbol tarihinde savaşla hatırlanan küçük bir ülke için oldukça ironik bir turnuva başlangıcı!
Bu telaş ve yorgunluk ilk maçın sonucunu da etkiledi. Kosta Rika’ya 1-0 yenildiler. Zaten Honduras da turnuvaya büyük hedefler için gelmemişti. Gruptan çıkamaması, hatta galibiyet bile alamaması dünyanın sonu olmazdı. Fakat devam eden günlerde yaşananlar tahmin edilemezdi.
Milli takım tarihinin en çok forma giyen oyuncusu olan Amado Guevara grup maçlarında yıldızlaştı. Bolivya maçının ikinci yarısında iki gol birden attı. Bu galibiyet Honduras’ın son maça umutla girmesini sağladı. Fakat iş zordu, çünkü rakip kıtanın en iyi takımlarından biri Uruguay’dı. Guevara bu maçın da kader adamı oldu. 85 dakikası 0-0 geçilen karşılaşmanın son anlarında sahneye çıkarak takımına galibiyeti getirdi. Bu sonuçla Uruguay üçüncü oldu ve turnuvanın en kötü üçüncüsü olmadığı için yola devam edebildi. Honduras ise doğrudan çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finaldeki rakip ise Brezilya oldu. Kimin favori olduğunu söylemeye gerek yok.
Fakat bir savaş uçağında başlayan filmin tam da bu anda sona ermesi düşünülemezdi. Honduras, tarihinin en büyük mucizelerinden birini gerçekleştirdi. Mavi-beyazlılar, Brezilya’yı 2-0 mağlup etti. Dünyadaki her futbolsever çıkan sonucu şaşkınlıkla karşıladı. İşin ilginç noktası; kadro değişime uğrasa da, Brezilya’nın bir sene sonra Dünya Şampiyonu olmasıydı. Kadroda tanıdık isimler vardı. Jardel, Alex, Cris, Denilsion, iki Juninho, Emerson gibi isimler Honduras’ı yenemedi. Bu da Brezilya’da bir revizyonun başlangıcına neden oldu. Belki de 2002’de kazanılan kupanın ilk temelleri Honduras’tan yenilen tokatla başladı.
Yönetmenin ve senaristin yaratıcılığına kaldığımız anlardayız. Film; ya Honduras’ın finale çıkmasıyla mutlu sonla bitecek ya da filme dramatik bir son yazılacak. İkincisi tercih edildi. Honduras’ın gücü ev sahibi Kolombiya’ya yetmedi. 2-1 mağlup oldular ve final şansını kaçırdılar. Şampiyon da Kolombiya oldu.
Üçüncülük maçı ise turnuva genelini özetleyen bir teselli oldu. Honduras, iki kez öne geçtiği maçı bir türlü koparamadı. 90 dakika 2-2 bitti. Penaltılarda beşte beş yaparak üçüncülük madalyasını kazandı.
Bir yanıt yazın